19 Eylül 2008 Cuma

Aklımın ermediği şeyler yazı dizisi (No: Roma rakamıyla 1)


Saat 22:00


Yine haftaiçi alelade bir gece... Günün iş yorgunluğu ve de ertesi gün işe gidecek olmanın verdiği şitres bir arada! Evet evet şitresler, stresin Türk metresleri, bir dakika rahat bırakmazlar adamı... Onlar kendi aralarında oynaşadursunlar ben kanallar arasında çeşitlemeler yapıyorum izleyecek güzel birşeyler yakalamak için. Digiturk'un aralıksız bir şekilde vatana millete dizi hizmeti yaptığı kanala bakıyorum ve hah işte çok şahane bir dizi yakalayıveriyorum. Hani delice takip etmediğiniz ama arada denk geldiğinizde size keyif vereceğini bilip izlemeden edemeyeceğiniz türden... Şu sayıları bolca olan hastane dizilerinden. Delimsek bir başhekimin hiç de normal olmayan pratisyenler ve doktorlardan oluşan mürettebatına sahip, bir CSI dizisi tadında, az çok duygusallık içeren ve her bölümündeki ilginç kurguyla insanın üzerinde değişik hissiyatlar (Ulaaan işe bak bee gibi) uyandıran bir dizi..Hemen moda giriyorum ve kaşlarım çatılıyor. Ağzı açık ayran budalası gibi sırıtmak olmaz, hastane dizisi bu sitcom değil ki, mevzu bahis olan can yahu!


Saat 22:10

..Initial vazektomi

İçimde birşeyler kıpırdanmaya başlıyor. Mana veremiyorum. Şu altyazılardan olabilir mi?...İçsesim konuşmaya başlıyor: "Bu kadar zamandır orjinal ingilizce izlediğin diziler, filmlerden sonra hala altyazılardan vazgeçemedin. Sana garip bir güven veriyorlar. Hatta İngilizce altyazı da olabilir ama altyazı olsun yeterki diyorsun ..Oysa ki İngilizcen de hiç fena olmadı senin. Listening, reading, writing fena değildi hiç... Oof iki işi birarada yapamadın tabi, haydi diziye geri dön madem, konuyu kaçırma bari !"

Konu ise ilginç, Güney kutbunun unutulmuş bir köşesinde mahsur kalan 1 erkek mühendis ve 1 kadın doktor ...Bir bilmemne ünitesi için bir süreliğine orada konaklıyorlarken öyle bir olay oluyor ki akıllara ziyanlar geliyor. Hergün geçtikleri buz tünelinde adam düşüyor ve bacağına kazık saplanıyor, kadın ise onu kurtarayım derken düşüp neredeyse belini kırıyor...1 günlük zaman zarfı içerisinde onlara kimsenin ulaşamayacağı, havanın ters olması nedeniyle de helikopterin bile inemeyeceği o pis yerde naçar vaziyette kalıyorlar ... Kadın doktor toparlanarak bir şekilde barınaklarına dönmelerini sağlamaya çalışıyor ve başarıyor da... Bu sırada hastaneye haberi gelen bu olayın kadın kahramanına tam destek vermek üzere bizim delimsek mürettebat toplanıyor.Acaba ne halt olacak? Dur şu altyazılara bir veda edeyim...



Saat 22:15

We need to do a biopsy

Prednisolone..

Kadın doktor hem kendisini hem de kazıklanmış voyvoda kılıklı adamı iyileştirmeye çalışıyor. İçimden "Hayatınızı harcamaya mı geldiniz, bu da nedir be kardeşim ?" diye bağırasım geliyor, ama mühendisliğe, tıbba saygım sonsuz... İmkanı yok açıp ağzımı laf edemem, böylece izlemeye devam ediyorum. Derken hastane ile irtibat sağlanıyor. Bir webcam güney kutbundan hastaneye bildiriyor. Doktor perişan, mühendis doğduğuna pişman...Suratlar yerlere düşerken hastanedeki çılgın başhekimimizin - ki bakışlarının deliciliğiyle ne kadar zeki bir doktor olduğunu bizlere belli etmekte - kadına karşı sanki birtakım hisler beslemekte olduğunu seziyoruz... Mürettebat "OO hocaam ne iş " tadında cıvımalar içerisine girmeye kalkışınca ise zeki doktorumuz onları ciddiyete davet ediyor. Aferim adama..İşte böylesi makbul. Ee boşuna başhekim olmamış diyerek kadın doktorumuza faydası dokunsun diye dua ediyorum... Faydası dokunamazsa AKUT'u arasa ne iyi olurdu diye de düşünmeden edemiyorum.


Saat 22:22

...You need to xray your body

Sistemik Lupus Erimatozus

Well, Autoimmune diseases...


Mühendisimiz bir şekilde ekranlarımıza artık sargılı ve temizlenmiş bir biçimde çıkmaya başlıyor. Doktor ona gerekli tedaviyi sağlayabiliymiş görünüyor ama etrafta bir sis perdesi oluşuyor çünkü kadın ile başhekimimizin webcam eşliğinde yapılan müşahadeleri esnasında başhekim kadında varolan bir şişlikten şüpheleniyor... Şüpheleri çeşitli çapraz kontrollerden sonra doğru çıkıyor. Kadında bir de onca derdin arasında bambaşka bir rahatsızlık başgösterivermiş de olsa ne mutlu ki kurtulabilir vaziyette olduğu anlaşılıyor.



Saat:22:35

..Anti-imflammatory

betadine solution

Paralytic agent...


Hastanede tartışmalar tartışmalar... Güney kutbundaki kadın doktorun hali ne olacak? Sonunda hastanedeki doktorlar ateşli bir şekilde , mükemmel teknolojiler eşliğinde -webcamde çokça yapılan şeyin aksine - ameliyat yapıyorlar. Daha doğrusu gerçek bir ameliyatı kadın doktora taze fasulye yemeği tarifi verircesine yaptırıyorlar... Altyazıları açsam mı?

Aç kapa derken beynim ambale oluyor. Stres ve gerginliğim had safhaya ulaşıyor.

Kadın doktora ne olacak?

Elleri kırılasıca mühendis adam neden kalkıp yardım etmiyor?

Betadine..

Başhekimin diploma sicil nosu acaba ne?

Prednisolone..

Tansiyonum oynamaya başlıyor...

Ve kendime gecenin kilit sorusunu soruyorum:


Be kardeşim, yarısından çoğunu anlamadığın bir diziyi neden izlersin? Tıbbi terimlerin sana İspanyolca kadar yakın olduğunu biliyorsun madem aç o zaman bir İspanyol kanalını , hiç olmazsa iki neşelenirsin. Ama gerçekte bir daha cümle içinde bile kullanmayacağın terimleri niçin ciddi yüz ifadenle beynine hazmettirmeye çalışırsın? ? Senin deden doktor değil mi? Doktor olmak istiyordun da engellediler mi sanki? Nedir bu anlamadığın şeye adanmışlığın, saygı duymaktaki ısrarın.. Saygıyı duy da eziyetini neden çekersin?

Dizi bu dizi diyerek kendimi rahatlatmaya çalışıyor ve mutlu sonu bekliyorum... Hakikaten de en sonunda mühendis ve doktor güney kutbunda bir Türk filminin sonlarında yer alan kareler misali birbirlerine sarılıp webcamlerini kapatıyorlar. İkisi de kurtulmuş, üşümüş ama mutlu ve kesinkes içlerinden neden insan olma isteğini değil de penguence yaşama isteğini barındırdıklarını sorgulamaya başlıyorlar...

Başhekim ve mürettebat ise bir sonraki bölüme hazırlanmak üzere yola koyuluyorlar.

Saat 22:45


Yatağımdayım...Uyumak üzereyim. Bir sonraki bölümde tropikal bir adada kafasına hindistan cevizi düşmüş ve beyin kanaması riski bulunan – ama dizinin sonunda aslında hiçbirşeyi olmadığı ortaya çıkan – bir kız olduğumu düşünüyorum. Adada doktor , saglık gorevlisi tadında hickimse yok. Heyhat ki webcam de yok...Bütün ada halkı benim tüm isteklerimi gerçekleştirmek icin seferber olmus vaziyette kosturup duruyorlar... Tropikal meyveler, egzotik cicekler...Derken bir münasebetsiz hastanedekilere haber ulastiriyor ki onlar da adada beliriveriyorlar. Bakıyorlar ki hicbirseyim yok, e o zaman pek guzel diyorlar...En son sahnede ise doktorlar , ada halki ve ben hep beraber gunesin batısına karsı mojito iciyoruz.

Dizi güzel, ben de güzelim...